Cumartesi sabah saat 09:30’da
devraldığımız nöbetimizi, Pazar günü saat 09:30’da devredecektik. Saat 09:00
sularında nöbeti devralacak arkadaşlarında gelmeye başladığı sıralar,
merkezimize gelen bir telefonu yanıtladım. Telefondaki vatandaşımız Ortaköy’de restoran
sahibi olduğunu ve sabahtan beri elektriklerinin kesik olduğunu söyledi.
- - Burası
Afet Yönetim Merkezi beyefendi. Elektrik idaresini aradınız mı? Belki bölgesel
bir arıza veya hatlarda bakım vardır.
- - Aramadım,
zaten arayınca da ulaşamıyorsun. Beklemeye alıyorlar, açmıyorlar. Bizim
buralarda sık sık kesintiler olmaya başladı. Şikayet ediyoruz çözümde olmuyor.
- Şikayetinizi
imza toplayarak bir dilekçe ile hem ilgili idareye hem de valiliğe bildirin. Ayrıca
elektrik idaresini aramadığınızı söylediniz aramadan açmayacaklarını nereden
biliyorsunuz?
Bu sorumdan sonra vatandaşımızın ses tonu, konuşma şekli ve üslubu
çirkinleşti. Yok efendim sorununu arz etmişmiş, bu durumda onun için bir
afetmiş ve devlet olarak hiç yardımcı olmuyormuşuz, vergisinde gecikme olduğu
zaman kapısına dayanmasını biliyor muşuz gibi şeyler, hakaretler ve küfürler.
Sert bir şekilde konuşmasının arasına girdim. Aradığı yerin Afet Yönetim
Merkezi olduğunu, geciken vergi için kapıya dayanan kişinin ben olmadığımı,
elektrik kesintisi için Bedaş’ı araması gerektiğini, elektrik şalterinin benim
yanımda olmadığını, bağırıp çağıracağı küfür ve hakaret edeceği kişinin bu
kurumda olmadığını belirterek söylediklerini kendisine aynen iade ettiğimi
söyledim. Konuşmam sırasında da kendisine gerekli yardımı da yaptığımı
belirttim.
Vatandaş:
-
Vali
Muammer bey benim arkadaşım dedi. Şimdi cepten arayıp durumu anlatıp, seni de
şikayet edeceğim.
Tepem attı:
- "Adım
Melih, soyadım Kasap, sicil numaram da bu ............. git kime şikayet
edeceksen et. Kimseden korkmadığım gibi hesap veremeyeceğim durumda yok" diyerek
telefonu kapattım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder