6 Eylül 2018 Perşembe

2016 yılının Ağustos ayında bir nöbet günü.

Bu yazı Melih KASAP tarafından yazılmıştır. Kaynak gösterilerek kullanılabilir.


    Akşam 18:00 sularında bir vatandaşımız aradı. Eniştesinin sabah saatlerinde Ömerli Barajı mevkiine gittiğini ve kendisinden bir daha haber alamadıklarını, akrabaları ve jandarma vasıtasıyla arama yaptıklarını belirterek bizden arama faaliyetine destek talebinde bulundu. Üzerinden 24 saat geçmeden jandarmanın arama faaliyeti başlatması bana şüpheli geldiğinden, kayıp şahsın bir rahatsızlığı (Alzheimer, sara, psikolojik vb.) olup olmadığını sordum. Herhangi bir rahatsızlığı olmadığını söyleyince arama faaliyetine katılan jandarma ekibinden ekip liderinin bizi aramasını ve destek isteğinin resmi olarak iletilmesini söyledim.

   Yaklaşık yarım saat sonra bölgeden jandarma başçavuş olduğunu söyleyen arkadaş yönetim merkezimizi aradığında, olayın hiç de ilk anlatılan gibi olmadığı ortaya çıktı.

   Olayın aslında bir gün önce olduğu, kayıp olarak bildirilen şahısla birlikte bir akrabasının da baraj mevkiine gittiği, gece geç saatlerde geriye tek kişinin döndüğü, geri gelen akrabanın sabah eşyalarını toplayıp giderken eşine “eniştemi Ömerli Barajının oralarda öldürüp attım” dediği ve cep telefonunu evde bırakarak kaçtığı bilgilerini veren jandarma yetkilisi bizden arama için köpekli arama ekibi de olmak üzere destek talebinde bulundu.

   Kendisine, olayın adli vaka olmasından dolayı olay yerinde olay yeri inceleme ekibinin olup olmadığını sordum. Olumlu yanıtını aldıktan sonra öncelikle bizim arama köpeklerimizin canlı arama üzerine eğitimli olduğunu, kadavra köpeğinin jandarmada olup olmadığını tam olarak bilmemekle birlikte emniyette olduğunu ve bu ekiplerle de irtibata geçmesinin gerektiğini, her ihtimali göz önünde bulundurup bizim de destek ekibinin içinde canlı arama köpekli ekibi de yönlendireceğimizi belirttim. Bu arada kayıp şahsın yanında cep telefonu var mıymış diye sordum. “Öğrendiğimiz kadarıyla varmış” cevabını aldım. O zaman sen de biliyorsun ki Ömerli Barajı ve çevresi çok geniş bir alan. Bizim elimizde yok, jandarmada var mı bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla emniyette sinyalden yer tespiti yapan sistem var. En azından arama yapılacak alanı daraltmak için (şahıs yaralı ise daha hızlı ulaşmak adına) emniyetle görüşülüp bu konu da desteklerini istemek daha yararlı olur dedim.

   Tüm bu görüşmelerden sonra, ben üstlerimle görüşüp bu konuların hepsini ileteceğim. Duruma göre tekrar görüşüp desteğinizi isteriz dedi. Kendisine kurum olarak gereken desteği vereceğimizi belirterek görüşmeyi sonlandırdım. Nöbetimizi devrettiğimizde ise konu ile alakalı tekrar bir geri dönüş olmamıştı.

2 Eylül 2018 Pazar

2007 yılı yaz aylarında bir hafta sonu nöbetinde...

Bu yazı Melih KASAP tarafından yazılmıştır. Kaynak gösterilerek kullanılabilir.


Cumartesi sabah saat 09:30’da devraldığımız nöbetimizi, Pazar günü saat 09:30’da devredecektik. Saat 09:00 sularında nöbeti devralacak arkadaşlarında gelmeye başladığı sıralar, merkezimize gelen bir telefonu yanıtladım. Telefondaki vatandaşımız Ortaköy’de restoran sahibi olduğunu ve sabahtan beri elektriklerinin kesik olduğunu söyledi.

-   - Burası Afet Yönetim Merkezi beyefendi. Elektrik idaresini aradınız mı? Belki bölgesel bir arıza veya hatlarda bakım vardır.

-    -  Aramadım, zaten arayınca da ulaşamıyorsun. Beklemeye alıyorlar, açmıyorlar. Bizim buralarda sık sık kesintiler olmaya başladı. Şikayet ediyoruz çözümde olmuyor.

    - Şikayetinizi imza toplayarak bir dilekçe ile hem ilgili idareye hem de valiliğe bildirin. Ayrıca elektrik idaresini aramadığınızı söylediniz aramadan açmayacaklarını nereden biliyorsunuz?

   Bu sorumdan sonra vatandaşımızın ses tonu, konuşma şekli ve üslubu çirkinleşti. Yok efendim sorununu arz etmişmiş, bu durumda onun için bir afetmiş ve devlet olarak hiç yardımcı olmuyormuşuz, vergisinde gecikme olduğu zaman kapısına dayanmasını biliyor muşuz gibi şeyler, hakaretler ve küfürler.

   Sert bir şekilde konuşmasının arasına girdim. Aradığı yerin Afet Yönetim Merkezi olduğunu, geciken vergi için kapıya dayanan kişinin ben olmadığımı, elektrik kesintisi için Bedaş’ı araması gerektiğini, elektrik şalterinin benim yanımda olmadığını, bağırıp çağıracağı küfür ve hakaret edeceği kişinin bu kurumda olmadığını belirterek söylediklerini kendisine aynen iade ettiğimi söyledim. Konuşmam sırasında da kendisine gerekli yardımı da yaptığımı belirttim.

Vatandaş:
-          Vali Muammer bey benim arkadaşım dedi. Şimdi cepten arayıp durumu anlatıp, seni de şikayet edeceğim.

Tepem attı:
-          "Adım Melih, soyadım Kasap, sicil numaram da bu ............. git kime şikayet edeceksen et. Kimseden korkmadığım gibi hesap veremeyeceğim durumda yok" diyerek telefonu kapattım.

1996 - 1997 yılları

Bu yazı Melih KASAP tarafından yazılmıştır. Kaynak gösterilerek kullanılabilir.


    1996-1997 yılları, Çayırova’da bulunan Arçelik çamaşır makinesi fabrikasında çalıştığım sıralar…

   Fabrikada hatlar takımında çalışmaktayım. Hatlar takımı da nedir? Dediğinizi duyar gibiyim. Çamaşır makinesinin çelik kazanlarının yapıldığı hat (şuan hemen hemen hepsi plastik kazanlıdır) kazan hattı, iç tamburunun yapıldığı hat (bizim kapağı açıp içine çamaşır koyduğumuz yer) tambur hattı, gövdesinin yapıldığı hatta ise gövde hattı denir ve bunların hepsi imalattaki hatlar takımıdır. Bir de montaj hattı var tabi… Kazan hattında, tambur hattında, gövde hattında da çalıştım. 3-4 ay kadar montaj hattında bile çalışmışlığım vardır.

   Bu fabrikadan tambur hattında çalıştığım zamanlardan iki anımı aktaracağım. Birincisi, dikkatsizliğim sonucu (dikkatsizliğim sağ elime koruyucu eldiven giymememdi) geçirdiğim küçük bir kaza ile ilgili. Küçük dediğime bakmayın, sağ elimin üst tarafında baş parmağımın dibine galvaniz sacın girip çıkmasıyla, neredeyse damarları kopartacak şekilde geçirdiğim bir kaza.

   Tambur hattına rulo halinde yüklenen sac biterken, onu gören sensörün önüne yığılması sonucu hata vermişti. Hatayı düzeltmek için gittiğimde sensörün önünde yığılmış olan sacın hafifçe katlandığını gördüm. Sağ elimde eldiven olmadığından sol elimle sacı düzeltmeye çalışırken sacın avına saldıran bir yılan gibi ileri fırlamasıyla sağ elime vurması bir oldu. Sacın köşesinin sağ el baş parmak dibine girip çıktığını çıkan kanlardan anladım. Fabrika doktoruna gittim. Ambulans ile hastaneye sevk oldum ve kesiğe dikiş atıldı. 15 günlük kaza raporu alındı, parası sonradan SSK’dan alındı falan filan. Buraya kadar her şey normal prosedür. Bana anormal gelen ise; iş güvenliği uzmanı ile geçirdiğim kaza hakkında daha sonra yaptığım görüşmeydi. Kazayı geçirdiğim yerde kazanın nasıl olduğunu anlattığımda “öyle kaza mı olur?” Diye kendince çıkışınca, uzmana “kazanın nasıl olacağını bilsem geçirmezdim zaten” diye cevap verip baş parmağımı göstermiştim.

   İkinci anıma gelince, yine tambur hattındayım. Gece vardiyasına başladığımızdan bir müddet sonra çıkan tamburların üst birleşim yerinde pres ısırmasına benzer bir çapak belirdi ki bu da tamburun hurdaya çıkması demek. İlk başlarda her 9-10 adet tamburda bir hurda çıkarken 3-4 adette bire düşünce üretimi durdurduk. Vardiya da hatlar takımı üretiminden sorumlu mühendisi çağırdık. Bakımcılar geldi. Biz, bakımcılar ve mühendis olmak üzere sorunun neden kaynaklandığını arıyoruz. Kalıp sökülüp kontrol edildi, sensörlere bakıldı, hidrolik ayarına hatta yağın kalitesine dahi bakıldı, kullanılan pimin, sacın kalitesi bile kontrol edildi. Ancak sorun kısa zamanda tespit edilemedi. Üretimi uzun süre durdurmak demek de çamaşır makinesi üretim kaybı olacağından mühendis tarafından “montaj bandının durmaması için” üretime devam etmemiz söylendi. Devam ettiğimiz üretim sonunda yaklaşık 400 adet hurda ile bitirdik ki bu belki de Arçelik tarihinde hurda rekorudur. Gündüz sorunun kaynağı bulunup çözüldükten sonra üretim sorunsuz devam etmiş.

   Gündüz vardiyasına döndüğümüz hafta hatlar takım lideri olan mühendis, üretim ve kalite müdürleri ile yanlarında birkaç kişi daha olmak üzere yanımıza gelip gece vardiyasında o kadar çok hurdanın nasıl çıktığını araştırmak için çeşitli sorular sordular. Soruları soruş şekilleri ile ses tonlarından hurdaları bize geçirmeye çalıştıklarını anlayınca, üretimi uzun süre durdurmanın üretim kaybı olacağının vardiyadan sorumlu mühendis tarafından belirtildiğini ve hurdanın çok çıkacağı uyarımıza rağmen “montaj bandının durmaması için” üretime devam etmemizin söylendiğini belirttim.

   Bu olaydan 4-5 ay sonra ekonomik kriz bahanesi ile işten atıldım.

1 Eylül 2018 Cumartesi

2014 Yılı Yaz Ayları

Bu yazı Melih KASAP tarafından yazılmıştır. Kaynak gösterilerek kullanılabilir.

2014 yılı yaz aylarından bir gece saat 01.00 suları…


   Afet Acil Durum Yönetim Merkezini arayan ve kendisinin polis memuru olduğunu söyleyen arkadaş özetle: Maltepe Başıbüyük ormanlık alan içinde yaralanmalı kaza olduğu, olay yerinde emniyet ekibi olduğu, sağlık ekibinin müdahale etmek için geldiğini fakat arazi şartları yüzünden ambulansın kaza bölgesine çıkamadığını belirterek 112 personelinin kaza mahalline çıkartılması ve kazazedelerin ambulansa taşınması için bizden arazi araçlı bir ekip talep ettiklerini söyledi.
   Memur arkadaşa bizden istediği ekibin Atatürk Havalimanı yanındaki Birlik Müdürlüğünden geleceğini, olay yerine varmasının 1 saatten fazla süreceği için yaralıların durumunun kötüleşmesinin söz konusu olabileceğini belirttikten sonra, Orman ekiplerinin araçları kaza bölgesine çıkamaz mı? diye sordum. Çıkar cevabını aldıktan sonra kendisinin iletişim bilgisini Orman ekiplerine vereceğimi ve kendisini aradıklarında kaza mahalli hakkında yardımcı olmasını isteyerek konuşmayı sonlandırdım.
   Orman Komutayı aradım olayı özetleyerek kaza bölgesine yakın ekiplerin yardımcı olmalarını isteyerek Polis arkadaşın iletişim bilgilerini verdim. Takriben 20 - 25 dk. kadar sonra Orman komuta arayarak ekibinin olay yerine giderek gerekli yardımı yaptığını ve kazazedeleri 112 ambulansa teslim ettiklerini bildirdi.
   Bu olayda kaza mahallindeki memur arkadaş direk orman ekiplerinden yardım isteseydi müdahale daha çabuk olurdu. Bizi araması bizim ormanı aramamız en az 10 dk. kayıp zamandır ki saniyelerin önemli olabileceği durumlarda kaybedilen fazla zamandır.